ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ

M.Ö. 14 BİN 500 YILINA AİT

Bilecik'in İnhisar ilçesindeki Gedikkaya Mağarası'nda yapılan kazılarda arkeoloji tarihi için önemli ipuçlarına ulaşıldı.

Bilecik'in İnhisar ilçesindeki Gedikkaya Mağarası'nda yapılan kazılarda arkeoloji tarihi için önemli ipuçlarına ulaşıldı.

Bunlardan en önemlisi 2022 kazı çalışmasına başlanılan şuan kazı işlemleri tamamlanan M.Ö. 14 bin 500 yılına tarihlenen adak çukuru oldu.

Bilecik'in İnhisar ilçesindeki Gedikkaya Mağarası'nda, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Deniz Sarı’nın bilimsel danışmanlığında yapılan kazılarda arkeoloji tarihi için önemli ipuçlarına geçtiğimiz 2021 yılında ulaşılmıştı.

O dönem 180 metre derinlikteki Gedikkaya Mağarası'nda binlerce yıl öncesinden Epi -Paleolitik döneme ait taş ve kemik objelerin yanı sıra Kalkolitik Çağ'a ait mermerden yapılan kilya tipi figürini gün ışığına çıkarılmıştı.


Bu yıl ekibinin titizlikle yaptığı çalışmalarda M.Ö. 14 bin 500 yılına tarihlenen adak çukuru ve ritüel odasında yer alan boğa tasvirli kaya kabartması tamamen açığa çıkarıldı ve detaylı belgelemesi ve 3D taraması yapıldı. Bunun ardından Bilecik Valisi Sayın Şefik Aygöl ve Rektör Prof. Dr. Şükrü Beydemir Gedikkaya Mağarasında yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarını yerinde inceledi.

"Gedikkaya Mağarası’nda bulunan adak çukuru ve içindeki buluntular Epi-paleolitik Dönem’de tanımlı bir çukur ritüelinin varlığını ortaya koymaktadır"
Ardından bir açıklama yapan Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Deniz Sarı, "Epi-paleolitik, Neolitik ve Kalkolitik olmak üzere üç farklı çağda, insanlık kültür tarihinin karanlıkta kalmış dönemlerinde Gedikkaya Mağarası’nda yerleşilmiştir. Bu dönemler, ortalama 20 bin yıl önce yaşanan son buzul maksimumu ve 8 bin 200 yıl önce yaşanan küresel soğuma gibi iklim olayları ile ilişkilendirebileceğiniz sebeplere bağlı 'Kültürel kırılmaların” olduğu dönemlere denk gelmektedir. Barınma, yeni yer arayışı, güvenlik, konaklama gibi çeşitli sebeplere bağlı bölgeler arası insan hareketliliğinin yaşandığı süreçlerde mağarada yerleşilmiştir. Mağarada, MÖ 14500 yılına tarihlenen bir adak çukuru ve çukurun merkezinden yükselen bir dikit açığa çıkardık. Mağaranın doğal bir oluşumu olan bu dikit Epi-Paleolitik Dönem mağara sakinlerinin dikkatini çekmiş olmalıdır ki, dikitin etrafı taşlarla örülmüş ve içindeki buluntularla beraber burası özel bir alan olarak kullanılmıştır. Gedikkaya Mağarası’nda bulunan adak çukuru ve içindeki buluntular Epi-paleolitik Dönem’de tanımlı bir çukur ritüelinin varlığını ortaya koymaktadır" dedi.

"Adak çukurunda bulunan ana tanrıça heykelciği ve kemik objeler çıkarıldı"
Sarı açıklamasının devamında, "Adak çukurunda bulunan Ana Tanrıça heykelciği ve kemik objeler, bunun yanı sıra kumtaşından aslan ve kaplumbağa gibi heykelcikler, mağaradaki bir başka galeri içinde bulunan kaya kabartması, M.Ö. 14 bin 500’lerde yabani hayvanların ve insanların betimlendiği sembolizm içeren ritüel uygulamaların varlığını ortaya koymaktadır. Biliyoruz ki Buzul Çağı sonlarında Batı Avrupa Üst Paleolitik kültürlerini temsil eden avcı toplayıcı gruplar, buzulların erimesiyle kendilerine yeni yerleşim alanları aramış ve bu sebepler Balkanlar, Kafkasya ve Akdeniz’e yayılmıştır. Bu insanlar mağara ve kaya sığınakları gibi yaşamaya uygun yerlerde belli bir süre konaklayıp bir kısmı Anadolu’yu kuzeyden ve güneyden katederek uzun bir süreç içerisinde ideal çevresel şartları barındıran Yakındoğu’ya ulaşmış gibi gözükmektedirler. Ana Tanrıça heykelcikleri ve kemik objeler, etrafı taşla çevrili dikitler/dikilitaşlar gibi birtakım semboller ve ritüel uygulamaları kökeni Avrupa Üst Paleolitik kültürlerine dayanan kültürel hafızanın farklı zaman dilimleri ve coğrafyalarda tekrar etmesi şeklinde yorumlanabilir. Bu süreçte Gedikkaya Mağarası’nda bir durak olarak uzun bir süre iskân edilmiştir (MÖ 14500-13500) ve bu döneme ait antropomorfik ve zoomorfik heykelcik ve objeler bir yandan önceki Avrupa Üst Paleolitik kültürleri ile diğer yandan sonraki ‘Taş Tepeler’ olarak da anılan Anadolu Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem kültürleri arasında bir bağa işaret etmektedir" ifadelerine yer verdi.